Anayasa Mahkemesi, 24.3.2016 tarihinde vermiş olduğu kararında, özel bir şirket bünyesinde çalışan başvurucuların mahremiyete ilişkin yazışmalar içeren kurumsal e-posta hesaplarının işveren tarafından incelenmesi ve bu yazışmaların işe iade davasında delil olarak kullanılması nedeniyle başvurucuların anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasını değerlendirdi. Değerlendirme sonucunda Anayasa Mahkemesi, başvurucunun haklarının ihlal edilmediğine karar verdi. Kararda, söz konusu incelemenin, başvurucuların Şirket düzenlemelerine aykırı davranışlarda bulundukları yönündeki iddianın doğruluğunu teyit etme amacı taşıdığından işverence meşru bir amaca yönelik olarak ve ölçülü bir şekilde gerçekleştirildiğine hükmedildi. Anayasa Mahkemesi ayrıca, yargılama süreçlerinde gerçekleştirilen işlemlerin söz konusu iddianın doğruluğunu teyit amacı dışına çıkmadığını ve yazışmaların içeriklerinin alenileştirilmemiş olduğunu tespit etti.

Anayasa Mahkemesi kararına konu edilen somut olayda, başvurucuların davalı şirket bünyesinde çalışmakta olduğu sırada başvuruculardan birinin eşi, şirket üst yöneticisine giderek, başvurucuların arasında bir gönül ilişkisi olduğunu öne sürmüş ve iddiasını kanıtlamak üzere, başvuruculara ait e-posta yazışmalarının bir suretini sunmuştur. Başvurucular söz konusu iddiayı reddetmiş olsa da, iş sözleşmeleri 4857 sayılı İş Kanunu’nun (“İş Kanunu”) 25. maddesinin “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri” başlıklı bendi uyarınca işveren tarafından feshedilmiştir. Bunun üzerine, başvurucular, haklarında bir iftira ortaya atılması sonucunda özel hayatlarının gizliliği ile haberleşme hürriyetleri yok sayılarak e-posta hesaplarının incelendiğini ve iş sözleşmelerinin haksız yere feshedildiğini ileri sürerek 2012 yılında işveren şirket aleyhine işe iade davası açmışlardır.

Söz konusu işe iade davasında, başvurucuların şirket tarafından kendilerine tahsis edilen e-mail adreslerinden mesai saatleri içerisinde özel amaçlı olarak e-mail göndermeleri ve bu yazışmalarının müstehcenlik unsurları içermesi nedeniyle işveren açısından iş ilişkisinin sürdürülmesi olanağı kalmadığı anlaşıldığından 2013 yılında davanın reddine karar verilmiş, söz konusu karar temyiz incelemesi neticesinde onanmıştır. Bunun üzerine, başvurucular 2013 yılında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

Anayasa Mahkemesi, 2013 yılında, işverenin başvurucuların iş sözleşmelerini, kurumsal e-posta hesapları üzerinden yaptıkları müstehcen içerikli yazışmaları delil olarak sunmak suretiyle, İş Kanunu’nun 25. Maddesi uyarınca tek taraflı olarak feshinin, başvurucuların Anayasa’nın 20. maddesinde korunan özel hayatın gizliliği ve Anayasa’nın 22. maddesinde korunan haberleşme hürriyeti haklarını ihlal etmediğine hükmetmiştir:

  • Başvurucular, imzaladıkları iş sözleşmeleri uyarınca, içlerinde Şirket Temel Yönetmeliği ile Bilgi Güvenliği Taahhütnamesi’nin de yer alan ve iş sözleşmesinin ayrılmaz birer parçası olduğu düzenlenen şirket içi düzenlemelere uygun şekilde davranmakla yükümlüdürler. Başvurucular her bir Şirket düzenlemesinin sayfalarını tek tek imzalamış ve böylece içerikleri hakkında bilgi sahibi olma imkanı bulmuşlardır.
  • Başvurucuların kurumsal e-posta hesapları üzerinden müstehcen içerikli yazışmalar yapması, Şirket Temel Yönetmeliği’nin şirket çalışanlarının arasında mesafeli ve profesyonel bir ilişki bulunması hükmünü amir “İşyerleri içerisinde, temel ahlaki kurallara uyulması ve yanlış anlaşılacak davranış ve ilişkilerden kaçınması” başlıklı 20. maddesine aykırı düşmektedir.
  • Söz konusu durum, ayrıca, şirket bilgisayarlarının ve kurumsal e-posta hesaplarının kişisel amaçlar doğrultusunda kullanımını yasaklayarak gerektiğinde yazışmaların ve iletişim kayıtlarının incelenebileceği yönünden çalışanlara gerekli uyarılarda bulunan Bilgi Güvenliği Taahhütnamesi’ne de aykırı düşmektedir.
  • İşveren, bavurucuların kurumsal e-posta hesaplarını yalnızca başvurucu eşinin başvurucuların iş sözleşmesine aykırı davrandığı iddiası üzerine bu iddiayı teyit amacıyla incelemiş olması nedeniyle söz konusu inceleme meşru bir amaca yönelik olup bu amaç ile ölçülüdür.
  • Yargılama sürecinde gerçekleştirilen incelemeler, iddiaların doğruluğunu anlamaya yönelik olup Mahkemece mahremiyet içermeyen sorulara verilen yanıtları teşkil etmektedir. Böylece başvurucuların özel hayatları alenileştirilmemiş ve haberleşmelerinin gizliliği ortadan kaldırılmamış bulunmaktadır.

Anayasa Mahkemesi’nin 24 Mart 2016 tarihli ve 2013/4825 başvurulu numaralı kararı, 29708 sayılı ve 10 Mayıs 2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Anayasa Mahkemesi kararının tam metnine bu linkten ulaşabilirsiniz.