Anayasa Mahkemesi,

  • 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu (“İş Mahkemeleri Kanunu”) ile getirilen, işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalara yönelik öngörülen zorunlu arabuluculuk müessesesinin ve
  • Yıllık izin ücreti ve iş sözleşmesinin feshine bağlı tazminatlar yönünden zamanaşımı süresinin kısaltılmasına yönelik düzenlemenin

hak arama hürriyetini ihlal etmediğine hükmetmiştir.

İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3. Maddesi uyarınca, arabulucuya başvurulmuş olması; kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebiyle açılan davalarda dava şartı olarak öngörülmüştür.

İş Mahkemeleri Kanunu’nun 15. Maddesi ile 4857 sayılı İş Kanunu’na Ek 3. Maddesi altında, iş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla hangi kanuna tabi olursa olsun, yıllık izin ücreti ve aşağıda belirtilen tazminatların zamanaşımı süresi beş yıl olarak belirlenmiştir:

  • Kıdem tazminatı
  • İş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat
  • Kötü niyet tazminatı
  • İş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat.

Anayasa Mahkemesi nezdinde açılan iptal davasında arabulucuya başvuru zorunluluğunun;

  • işveren karşısında güçsüz durumda olan işçileri haklarından vazgeçmeye zorlayarak adaletsizliği artıracağı
  • kuralın işçinin korunması ve işçi yararına yorum ilkelerine ters düştüğü
  • iş hukukuna dair uyuşmazlıklarda işçinin anlaşmaya zorlanması ve hakkı olandan daha azına razı olması sonucu doğuracağı

ileri sürülmüştür.

Ayrıca, arabuluculuğa başvurmada işçiye özgür iradesiyle hareket etme imkanının tanınmamasının ve yıllık izin ücreti ile iş sözleşmesinin feshine bağlı tazminatlar yönünden zamanaşımı süresinin kısaltılmasının, anayasal bir hak olan hak arama hürriyetini engellediği de ileri sürülmüştür.

Anayasa Mahkemesi ise;

  • arabuluculuk kurumunun alternatif bir uyuşmazlık çözüm yolu olduğunu
  • tarafların birbirlerini anlamalarını ve bu suretle çözümlerini kendilerinin üretmelerini sağlamak için iletişim sürecinin kurulmasını gerçekleştirdiğini
  • her iki tarafın da menfaatlerinin en uygun şekilde dengelenmesi esasına dayalı olarak yürütüldüğünü
  • dava şartı olmanın bir sonucu olarak arabuluculuğa başvurunun bir zorunluluk arz ettiğini, ancak bu zorunluluğun yalnızca başvuru ile sınırlı olduğunu, sürecin işleyişi ve sonucu üzerinde taraf iradelerinin egemen olduğunun açık olduğunu

belirtmiştir.

Arabuluculuk müzakereleri ile uyuşmazlıkların kesin ve kalıcı şekilde, daha kısa sürede ve daha az masrafla çözümlenmesinin amaçlandığı ifade edilmiştir. Ayrıca, Anayasa Mahkemesi yıllık izin ücreti ve iş sözleşmesinin feshine bağlı tazminatlar yönünden zamanaşımı süresinin beş yıl olarak belirlenmesinin gerekli hazırlıkların yapılabilmesi ve dava hakkının kullanılabilmesi bakımından yeterli makul bir süre olduğuna da kanaat getirmiştir.

Bu nedenlerle, Anayasa Mahkemesi ilgili düzenlemelerin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal taleplerinin reddine karar vermiştir.

11 Temmuz 2018 tarih, 2017/178 E. ve 2018/82 K. sayılı Anayasa Mahkemesi kararının tam metnine bu linkten ulaşabilirsiniz.