Anayasa Mahkemesi’nin, 16 Ekim 2018 tarihli ve 30567 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan, 20 Eylül 2018 tarihli ve 2017/24715 başvuru sayılı kararı ile özel mülkiyette bulunan taşınmazların imar planında kamu hizmeti alanı olarak düzenlenmesinde kamusal yarar bulunmakla birlikte bu yolla malike aşırı ve orantısız bir külfet yüklenilmesinin Anayasa’ya aykırılık teşkil edeceğine hükmedilmiştir.

Anayasa Mahkemesi, ilgili kararında aşağıdaki gerekçelere dayanmıştır:

  • Anayasa’nın 35. Maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiştir. Bu hakkın kamu yararı amacıyla ve ancak kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür.
  • Anayasa’nın 13. Maddesinde düzenlenen temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin ilkeler mülkiyet hakkına müdahale edilirken dikkat edilmesi gereken ilkelerdir. Bu madde uyarınca mülkiyet hakkına müdahalenin Anayasa’ya uygun olabilmesi için kanunla düzenlenmiş olması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir.
  • Kamu makamlarınca yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olması gerekmektedir. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır.
  • Kanun koyucu, imar uygulamalarının geniş alanları kapsaması nedeniyle ve bütçeye ödeneğin konulması amacıyla kamulaştırmanın beş yıllık süre içinde tamamlanmasını öngörmüştür. Malikin makul ve belirli bir süre boyunca söz konusu kamu yararının gerçekleştirilmesi yönünden belirtilen fiili ve hukuki engeller sebebiyle kanun koyucu tarafından düzenlenen kısıtlamalara katlanması beklenebilir.
  • Somut olayda 3194 sayılı Kanun kapsamında yapılan imar uygulaması sonucunda başvurucuya ait taşınmaz 14 Ağustos 1989 tarihli 1/5000 ölçekli imar planında ve 5 Şubat 2004 tarihli 1/1000 ölçekli imar planında yol olarak ayrılmış ancak kamulaştırma işlemi yapılmamıştır.
  • Gerek 7 Eylül 2016 tarihinde 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nda yapılan değişiklik ile gerekse de bu değişiklikten önceki yerleşik Danıştay kararları uyarınca imar planının onaylanmasından sonra beş yıl içinde kamulaştırma işleminin yapılmamasının, mülkiyet hakkının kullanımında belirsizliğe yol açtığı kabul edilmektedir.

Bu gerekçeler ışığında Anayasa Mahkemesi, uygulama imar planının onaylanmasından itibaren geçen 27 yıllık süreye rağmen imar planında yol olarak kamu hizmetine ayrılan taşınmazın kamulaştırılmamasının başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediğine, bu durumda başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile kamunun yararı arasında olması gereken âdil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğuna ve müdahalenin ölçülü olmadığına hükmetmiştir.

Anayasa Mahkemesi kararının tam metnine bu linkten ulaşabilirsiniz.