Anayasa Mahkemesi, havale yolu ile başka şehirde açılan ödeme emrinin iptali davasının, yetkili mahkemeye ulaştığı tarihte açılmış sayılarak, 15 günlük sürenin geçmesinden sonra açılmış olması nedeniyle reddedilmesinin Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca adil yargılanma hakkını ihlal ettiği yönünde karar vermiştir.

Mevcut olayda,

  • Gaziantep Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından başvurucunun müteveffa eşinin kanuni temsilcisi bulunduğu şirketin ödenmeyen borçlarının tahsiline ilişkin, başvurucu adına mirasçı sıfatıyla 25 Ocak 2018 tarihli ödeme emirleri düzenlenmiştir. Söz konusu ödeme emirleri başvurucuya 29 Ocak 2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.
  • Başvurucu, ödeme emirlerinin iptali talebini içeren dava dilekçesini 12 Şubat 2018 tarihinde, Gaziantep Vergi Mahkemesi’ne gönderilmek üzere Kayseri Nöbetçi Vergi Mahkemesi’ne sunmuştur. Bahsi geçen dava dilekçesi, 20 Şubat 2018 tarihinde Gaziantep 1. Vergi Mahkemesi’ne (“Mahkeme”) ulaşmıştır.
  • Mahkeme, 22 Mart 2018 tarihinde, başvurucu tarafından açılan iki ayrı davanın süre aşımı nedeniyle reddine kesin olarak karar vermiştir. Mahkeme, kararların gerekçelerinde 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun’un 58. maddesine atıf yaparak, ödeme emrine tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde itiraz edilebileceği belirtmiştir. Mahkeme, 29 Ocak 2018 tarihinde başvurucuya tebliğ edilen ödeme emirlerine 15 günlük süre geçtikten sonra, 20 Şubat 2018 tarihinde dava açılarak itiraz edildiğini öne sürmüş, bu gerekçe ile davaları reddetmiştir.
  • Başvurucu, nihai nitelikte olan bu kararlara karşı 25 Nisan 2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

Anayasa Mahkemesi, ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesi ile korunan mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalenin bulunduğunu ifade etmiştir. Anayasa Mahkemesi, bu müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığını, Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması” başlıklı 13. maddesi uyarınca (i) kanunilik, (ii) meşru amaç ve (iii) ölçülülük kriterlerini göz önünde bulundurarak değerlendirmiştir.

Bu doğrultuda, her ne kadar mahkemenin kararı kanuni dayanağı ve meşru amacı haiz olsa da; Anayasa Mahkemesi, müdahalenin ölçüsüz olduğuna ve dolayısıyla başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine hükmetmiştir.

Anayasa Mahkemesi, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca dava dilekçesi ile yargılamaya ilişkin her türlü evrakın ilgili mahkemesine gönderilmek üzere idare ve vergi mahkemesi başkanlıklarına verilebileceğini; aynı kanunun 6. maddesi uyarınca harç ve posta ücreti yatırıldıktan sonra deftere yapılan kayıt tarihinin dava tarihi olarak kabul edileceğini belirtmiştir.

Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi, bu madde hükümleri de göz önünde bulundurulduğunda, sunulan delillerden 12 Şubat 2018 tarihinde Kayseri Nöbetçi Vergi Mahkemesi’ne sunulduğu anlaşılan dava dilekçesinin, Mahkemece hiçbir sebep öne sürmeden, kendisine ulaştığı tarihte açılmış sayarak başvurucunun mahkemeye erişim hakkına ölçüsüz bir biçimde müdahale ettiği sonucuna varmıştır. Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi ihlalin doğurduğu sonuçların ortadan kaldırılması amacıyla Mahkemece yeniden yargılama yapılmasına hükmetmiştir.

4 Aralık 2020 tarih ve 31324 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Karar’ın tam metnine bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.