Anayasa Mahkemesi, mülkiyetin tesciline ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararının, farklı bir mahkeme tarafından verilmiş ihtiyati tedbir kararı bulunması dolayısıyla icra edilmemesinin başvurucunun mülkiyet hakkını ihlal ettiğine hükmetmiştir.

Mevcut olayda,

  • Başvurucular (“Başvurucular”), müştereken maliki oldukları taşınmaza sınırdaş parselin satışı dolayısıyla ön alım haklarını kullanarak taşınmazı satın alan kişiye karşı tapu iptali ve tescil davası açmışlardır.
  • Yine satılan taşınmaza sınırdaş olan başka bir malik (“Diğer Malik”) de Başvurucular dava açmadan evvel kendi önalım hakkını kullanarak satın alan kişiye karşı tapu iptali ve tescil davası açmıştır. Bu dava kapsamında taşınmazın 3. kişilere satışını önlemek adına taşınmaz üzerine ihtiyati tedbir koyulmuştur.
  • Bu sürece paralel olarak yürütülen ve Başvurucular tarafından açılmış olan tapu iptali ve tescil davası ise Başvurucular lehine sonuçlanarak kesinleşmiştir. Kendi lehlerine kesinleşen mahkeme kararı doğrultusunda Başvurucular ilgili tapu müdürlüğünden mülkiyetlerinin tapuya tescilini istemişlerdir. İlgili tapu müdürlüğü ise bu konuya ilişkin olarak asliye hukuk mahkemesine danıştıktan sonra bu talebi reddetmiştir. Reddin gerekçesi olarak ise Başvurucuların kendi dava tarihlerinden önce açılmış başka bir dava kapsamında taşınmazın tapusu üzerine ihtiyati tedbir koyulmuş olması olduğu kendilerine bildirilmiştir.
  • Bunun ardından Başvurucular, Diğer Malik tarafından açılan davaya fer-i müdahale talebinde bulunarak davaya konu taşınmazın adlarına tesciline hükmedildiğini, bu sebeple bu davanın reddini talep etmişlerdir. Başvurucuların fer-i müdahale talepleri her ne kadar ilgili asliye hukuk mahkemesi tarafından kabul edilmiş olsa da ilgili mahkeme taşınmazın diğer malik lehine tesciline karar vermiştir. Böylelikle aynı taşınmaza ilişkin farklı kişiler lehine tescil kararları söz konusu olmuştur.
  • Başvurucular bu karara karşı istinaf yoluna müracaat etmişlerdir ancak istinaf mahkemesi karar miktarı dolayısıyla asliye mahkemesi kararının kesin olduğunu belirtilerek talebi usulden reddetmiştir.
  • Bu sırada Başvurucular, ilgili tapu müdürlüğünün tescil talebini ret kararına ilişkin olarak İdare Mahkemesi’nde dava açmışlardır. Talep kapsamında ihtiyati tedbir kararının kesinleşmiş mahkeme kararının uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği belirtilmiştir. Diğer Malik bu davaya müdahale talebinde bulunarak kendi davasının lehine kesinleşme aşamasında olduğu, bu sebeple davanın reddinin gerektiğini savunmuştur. İdare Mahkemesi hem Diğer Malik’in fer-i müdahale talebini kabul etmiş, hem de Başvurucuların tescil talebinin reddinde hukuka aykırılık bulunmadığı kanaatine varmıştır. Başvurucular bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. Başvurucuların bu talebi Konya Bölge İdare Mahkemesi tarafından esastan ve kesin olarak reddedilmiştir.
  • Başvurucular ayrıca tapu müdürlüğüne tekrar tescil talebi ile başvuru yapmış ve Antalya Tapu Bölge Müdürlüğü’nden görüş sorulmasını talep etmişlerdir. Tapu müdürlüğü her iki talebi de reddederek ilgili taşınmazın Diğer Malik lehine tescilinin gerçekleşmiş olduğunu Başvuruculara bildirmiştir. Başvurucular tapu müdürlüğünün söz konusu ret kararlarına ilişkin olarak İdare Mahkemesi’nde dava açmışlardır. İdare Mahkemesi, Başvurucuların talebini bir önceki kararıyla aynı gerekçe ile reddetmiştir. Başvurucular bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur ve bu talep de istinaf mahkemesi tarafından reddedilmiştir.

Başvurucular her iki istinaf başvurusunun reddinden sonra biri 14 Aralık 2018, diğeri 19 Ağustos 2019 tarihinde olmak üzere Anayasa Mahkemesi’ne iki defa bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

Anayasa Mahkemesi, yapılan değerlendirmeler sonucunda Başvurucular lehine karar veren asliye hukuk mahkemesinin kararını verirken Diğer Malik tarafından yürütülen dava kapsamında ihtiyati tedbir kararı alındığını gözetmeyerek eksik değerlendirme yaptığı ve akabinde tapu müdürlüğüne gönderdiği idari yazı ile vermiş olduğu kararın yanlış olduğunu ima ettiği, ancak hukuken hatalı bile olsa kanunda öngörülen usullere uygun olarak ortadan kaldırılmadıkça mahkeme kararının icrasının zorunlu olduğuna kanaat getirmiştir.

Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, Başvurucular lehine verilen tescil kararının icra edilmemesinin Anayasa’nın 138. maddesinde yer alan mahkeme kararlarının bağlayıcılığı ve gecikmeksizin yerine getirilmesi gerektiği güvencesine aykırı olduğu, dolayısıyla Başvurucuların mülkiyet haklarının ihlal edildiğine hükmetmiştir.  

2 Şubat 2022 tarihli ve 31738 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 28 Aralık 2021 tarihli ve 2018/37136 başvuru numaralı Anayasa Mahkemesi kararının tam metnine bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.