Somut olayda başvurucunun hisse sahibi bulunduğu METAŞ Metalurji A.Ş.’nin (“Şirket”) %42 hisseli başka bir ortağının aynı zamanda BDDK tarafından bankacılık işlemleri yapma ve mevduat toplama izni kaldırılarak TMSF’ye devredilen İmar Bankasının da hissedarı olması dolayısıyla İmar Bankasının borçları sebebiyle şirketin bütün mal varlığına el konulmuştur. Bu kapsamda, Şirket’in tüm ticari ve iktisadi bütünlüğünün satılmasından elde edilen bedel neticesinde hisse sahibi başvurucuya hissesi oranında herhangi bir ödeme yapılmamıştır. Başvurucu, İstanbul 10. İdare Mahkemesi’ne Şirket ticari ve iktisadi bütünlüğünün satışından elde edilen bedelden kamu alacaklarının düşülmesinden sonra kalan kısmının hissesi oranında kendisine ödenmemesi sebebiyle uğradığı 2.578.912 TL’lik zararın yasal faizi ile ödenmesi talepli dava açmıştır.
Fakat İdare Mahkemesi; METAŞ’ın İmar Bankasından kullandığı kredi nedeniyle TMSF’ye olan borcunun tahsili amacıyla haczedilen mal varlığının satışından elde edilen gelirin TMSF’nin alacağına mahsup edilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığını gerekçe göstererek reddetmiştir. (Bankacılık Kanunu md. 134 ve 135).
Başvurucu, Anayasa m.35’te bulunan mülkiyet haklarının ve Anayasa m. 36’da bulunan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası ile uyuşmazlığı Anayasa Mahkemesi’ne taşımıştır. Anayasa Mahkemesi, mülkiyet hakkının somut olayda olduğu gibi sınırlanmasının kanunilik ilkesi ile bağdaştığı, meşru bir amaca yöneldiği ve ölçülü olduğu gerekçeleriyle herhangi bir mülkiyet hakkı ihlali olmadığına; ancak yargılamanın 7 yıl 11 ay devam etmesi dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlaline hükmetmiştir.
Anayasa Mahkemesi makul sürede yargılanma hakkının ihlali nedeniyle net 8.400 TL manevi tazminatın başvurucuya ödenmesine ve aşağıdaki sebeplere dayanarak mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine ve kararın bir örneğini İdare Mahkemesi ve Adalet Bakanlığına gönderilmesine karar vermiştir:
- Sermaye şirketlerinin ortaklarına sermaye paylarını belgelendirmek amacıyla verdikleri kıymetli evrak olan hisse senedi, sahibine senet üzerinde gösterilen oranda mülkiyet hakkı sağladığından Anayasa’nın 35. maddesi kapsamında mülk kabul edilmektedir (Joseph Asboth, B. No:2013/6484, 31/3/2016, 46).
- Anayasanın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, kamu yararı ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Somut olayda sınırlamalar 4389 sayılı mülga Kanuna dayanarak gerçekleştirilmiştir, bu sebeple kanunilik ilkesini sağladığı kabul edilmektedir. Aynı şekilde müdahalenin amacının İmar Bankası tarafından kamuya verilen zararlardan doğan kamu alacağının tahsili olması sebebiyle ve bu durumda toplumun korunmasındaki kamu yararının şirket ortağının bireysel yararından baskın olması dolayısıyla kamu yararı şartı da sağlanmaktadır.
- Ölçülülük noktasında ise, İmar Bankasının yürütmüş olduğu usulsüz bankacılık işlemlerinin neden olduğu kamu zararı gözetildiğinde İmar Bankasının neden olduğu zarardan onlar adına hareket eden şirketlerin yalnızca payları oranında değil de tüm mal varlıklarıyla sorumlu tutulmasının katlanılamaz nitelikte olmadığı ve dolayısıyla müdahalenin orantılı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Karar’ın tam metnine bu linkten ulaşabilirsiniz.