Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (“AİHM”), Türkiye’nin Youtube’a 2008-2010 yılları arasında erişimi engellemesini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (“AİHS”) 10. Maddesinde yer alan ifade özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirdi. Youtube’a erişme engellenmesinin, sadece başvuranların değil, tüm vatandaşların ifade hakkını kısıtlandığına hükmetti.
Atatürk’ün hatırasına hakaret içeren 10 video nedeniyle 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun(“Kanun”) kapsamında Ankara Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararıyla 5 Mayıs 2008-30 Ekim 2010 arasında YouTube’a erişim engellenmişti. Engel, söz konusu videoların yasal hakkına sahip olan şirketin yetkililerinin Türkiye’de savcılık birimleriyle temas kurması ve videoların kaldırılması üzerine sonlandırılmıştı. Ancak, öncesinde üç akademisyen engel kararına karşı mahkemeye başvurarak engelin kaldırılmasını talep etmişti. Mahkeme, erişim engelinin hukuka uygun olduğunu belirtti ve söz konusu engellemenin direkt olarak başvuru yapan kişilere yönelik olmadığından başvuru yapanların böyle bir dava açma haklarının olmadığı gerekçesiyle davacıların talebini reddetti.
AİHM kararına konu olan diğer erişim engeline ise,17 Haziran 2010 tarihinde karar verilmişti. Önceki erişim engeline itiraz eden akademisyenler, bu engele de itiraz etmiş, itirazları tekrar reddedilmiş ve ret kararı üst mahkemece onaylanmıştı.
Bu iki ret kararına karşı, şikâyetçiler AİHM nezdinde bilgi alma özgürlüklerinin ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle itiraz etti.
AİHM, erişimin engellenmesi kararının şikâyetçileri kişisel olarak doğrudan hedef almadığından, öncelikle şikâyetçilerin AİHS kapsamında mağdur sıfatına sahip olup olmadıklarını ve bu kapsamda AİHM’ye başvuruda bulunup bulunamayacaklarını değerlendirdi.
AİHM, davacıların akademik çalışmalarıyla bağlantılı olarak Youtube’un aktif kullanıcıları olduklarını ve Youtube’un önemli ve kendine özgü bir iletişim kaynağı olduğunu belirtmiştir. Youtube’un bloke edilmesinin farklı şekillerde erişilmesi mümkün olmayan özellikli bilgiye erişimi engellediğini, platformun geleneksel medya tarafından aktarılmayan siyasi bilgiler yayabilecek vatandaş gazeteciliğinin ortaya çıkmasına olanak sağladığını tespit etmiştir. Bu sebeplerle AİHM, erişimin engellenmesi ile şikâyetçilerin doğrudan hedef alınmadığını ancak; bu erişim engelinin şikâyetçileri de etkilediğini ve bu kapsamda şikâyetçilerin AİHS bakımından mağdur olarak değerlendirileceğini kabul etmiştir. Buna ek olarak, erişim engellenmesinin, ifade özgürlüğüne kamu otoritesince müdahale anlamına geldiğini belirtmiştir.
AİHM, ayrıca Türk mahkemesinin kararına zemin teşkil eden 5651 sayılı Kanun maddesi uyarınca, erişim engeli suç şüphesi içeren özellikli yayınlara uygulanacağını ve bu maddenin internet sitesindeki belirli bir içerik nedeniyle tüm sitenin erişime kapatılmasına dair bir hüküm içermediğini daha önceki bir başka kararına (Ahmet Yıldırım v. Türkiye) (no. 3111/10) atıf yaparak belirtmiştir. Bu nedenle Türk Mahkemesi’nin kararının yasaya uygun olmadığını ve Türk Mahkemesi’nin verdiği kararla, vatandaşlarının ifade özgürlüğünü koruyamadığını ifade etmiştir.
AİHM, bu tespitler ışığında Türkiye’nin AİHS’nin 10’uncu maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar vermiş ve adil yargılanma hakkının ihlali iddiasını ayrıca değerlendirmemiştir.
Bu linke tıklayarak AİHM kararının tam metnine ulaşabilirsiniz (Yalnızca Fransızca). Karar hakkındaki basın açıklamasına bu linke tıklayarak ulaşabilirsiniz (Yalnızca İngilizce).