Anayasa Mahkemesi (“AYM”), İzmir 1. Fikrî ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin (“Başvurucu”) Bilirkişilik Kanunu, Hakimler ve Savcılar Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun bazı maddelerinin Anayasa’ya aykırılığı gerekçesiyle iptali talebinin reddine karar verdi. 

Başvuruya konu olayda, Başvurucu bir bilirkişi görevlendirmiştir. Ancak, bu kişinin bilirkişilik bölge kurulu tarafından hazırlanan listede yer almaması ve ilgili uzmanlık dalında kayıtlı bilirkişilerin bulunması nedeniyle, söz konusu görevlendirme bilirkişilik bölge kurulunca uygun görülmemiştir. Bunun üzerine Başvurucu, itiraz konusu kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu görüşüyle, iptalleri için AYM’ye başvurmuştur.

Başvurucu, Bilirkişilik Kanunu (“Kanun”) Hakimler ve Savcılar Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nun

  • Bilirkişilerin teknik uzmanlıkları ile sınırlı değerlendirme yapabilecekleri ve hukuki değerlendirme yapamayacakları,
  • Hukuki uzmanların başkaca bir teknik uzmanlığı yoksa atanamayacağı,
  • Bilirkişilerin kural olarak bölge listelerinden atanması gerektiği,
  • Bu hükümlere aykırı hareketin hakimler için disiplin cezası gerektirdiğine

 ilişkin maddelerinin; Anayasa’nın 2., 36., 138., 139. ve 140. maddelerine aykırılığını öne sürerek iptalini talep etmiştir.

Başvuru konusu düzenlemelerden Kanun’un 10. maddesinin 4. fıkrası ve 12. maddesinin 6. fıkrası, aynı konuda yapılan başvuruya ilişkin esas incelemesi sonucu verilen ret kararının, Resmî Gazete’de yayımlanmasının üzerinden on sene geçmemiş olması sebebiyle AYM tarafından usulden reddedilmiştir. Kalan maddeler ise, esasa girilerek incelenmiştir ve bu inceleme sonucunda:

  • Bilirkişinin teknik uzmanlığı dışında açıklama yapamayacağı ve hukuki değerlendirmelerde bulunamayacağına ilişkin kuralın, işin doğasına aykırı olması sebebiyle iptali talep edilmiştir. Başvurucu, bilirkişilerin ceza hukuku bakımından hukuki değerlendirme yapamayacağını fakat çoğu zaman raporlarında hukuki mevzuata dayanarak ve mevzuatı yorumlayarak görüş bildirmeleri gerektiğinin altını çizmiştir. AYM ise, mahkemelerin bağımsızlığı ilkesi kapsamında, uyuşmazlığın hukuki niteliğinin belirlenmesi ve hukukun somut olaya uygulanmasının, mahkemelerin asli kamusal yetkisi ve görevi olduğunu belirtmiştir. Bilirkişilerin değerlendirmelerinin teknik konularla sınırlandırılmasını Anayasa’ya aykırı bulmaması nedeniyle iptal talebini reddetmiştir.
  • Uzmanlık veya teknik bilgi gerektiren konuların değerlendirilmesinde hakimin, görevlendireceği bilirkişiye inceleme konusunun sınırlarını açıkça belirtmesi gerektiğini düzenleyen kuralın; hakim tarafından bu şekilde kısıtlayıcı belirleme yapılmasının, hakimin bilirkişinin yerine geçmesi ve ihsas-ı rey olarak değerlendirilmesine yol açacağı gerekçesiyle Anayasa’ya aykırılığı iddia edilmiştir. AYM, kuralın amacının, incelemenin kapsamının hakim tarafından belirlenerek yargılamanın adil, makul sürede ve en az giderle gerçekleştirilmesi olduğunu belirterek kuralın iptali hâlinde söz konusu esasların sağlanamayacağı gerekçesiyle başvuruyu reddetmiştir.
  • Bilirkişilerin bölgesel bazda hazırlanan listelerden seçilmesini öngören kuralın; bilirkişi seçiminin bölge kurullarının katı denetimine tabi tutulduğu, listede ismi yazılı bilirkişilerin seçiminde tekelleşmenin mevcut olduğu ve dışarıdan bilirkişi atanmasının fiilen imkânsız hâle geldiği, başka yer listesinden bilirkişi görevlendirmenin maliyetinin çok fazla olabileceği gerekçeleriyle Anayasa’ya aykırılığı iddia edilmiştir. Başvuru, kuralın bilirkişilerin yetkinliğini ve seçiminin kanunlara uygunluğunu denetleme amacıyla getirilmiş olduğu ve tek amacının bilirkişilik kurumunun verimliliğinin arttırılmasını hedeflemek olduğu, adil yargılanma hakkını veya mahkemelerin bağımsızlığı ilkesini ihlal eden bir yönünün bulunmadığı belirtilerek reddedilmiştir.
  • Bilirkişi seçimi ve görevlendirmesi sırasında kanunlarla belirlenen iptali istenen kurallara uymayan hakim ve savcılar hakkında uyarma cezasının uygulanacağını öngören kuralın, bilirkişi seçimine ilişkin düzenlemelere uyulmaması nedeniyle hakime disiplin cezası verilmesinin, hakimin yargısal faaliyetine idarenin keyfî müdahalesine yol açtığı iddia edilmiştir. Bu durumun hakim üzerinde baskı oluşturduğu iddiasıyla iptali talep edilmiştir. Söz konusu kuralın, yargı hizmetlerinin düzenli şekilde yürütülmesi ve kamu yararı amacıyla bir idari yaptırım sebebi olarak kanunla öngörülen şekilde getirilmesi, kanun koyucunun takdirinde olduğu için kuralın mahkemelerin bağımsızlığı ilkesini ve adil yargılanma hakkını ihlal eden bir yönü bulunmadığı gerekçesiyle itiraz reddedilmiştir.
  • Hukuk öğrenimi görmüş kişilerin hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe bilirkişi olarak görevlendirilemeyeceğini düzenleyen kuralın, fikrî ve sınai hakların hukuki uzmanlığı gerektirdiği ve hakimin zamanının bulunmaması gerekçesiyle değerlendirmenin bilirkişi tarafından yapılması gerektiği iddiasıyla iptali talep edilmiştir. Başvuru, yargı yetkisinin bağımsız ve tarafsız mahkemelere verildiği, bu yetkinin -bilirkişi vasıtasıyla dahi olsa- başkasına devrinin mümkün olmadığı ve hukuk kurallarını bulmanın, yorumlamanın ve olaya uygulamanın zaten hakimin asli görevi olduğu gerekçeleriyle, reddedilmiştir.

Özetle itiraz konusu başvuruların bir kısmı usulden, kalanı ise Anayasa’ya aykırılık görülmemesi sebebiyle esastan reddedilmiştir.

15 Nisan 2020 tarihli 31100 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 19 Şubat 2020 ve 2018/152 E., 2020/11 K. sayılı Anayasa Mahkemesi kararının tam metnine bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz