Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun (“Yargıtay İBBGK”) 21 Mart 2025 tarihli 2022/2 Esas 2025/1 Karar sayılı Kararı ile (“Karar”); tüketici kredileri nedeniyle verilen hapis, takas, mahsup ve benzeri onay ve rıza talimatları uyarınca, bankanın emekli maaşına doğrudan bloke koymasının hukuka uygun olduğuna hükmetti. Karar, 17 Temmuz 2025 tarihli ve 32958 numaralı Resmî Gazetede yayımlandı.

Başvurucu vekili, tüketici kredisi nedeniyle verilen hapis, takas, mahsup ve benzeri onay ve rıza talimatları nedeniyle bankanın emekli maaşına bloke koymasının mümkün olup olmadığı konusunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Yargıtay 3., Yargıtay 11. (kapatılan) 13. ve (kapatılan) 19. Hukuk Daireleri; arasında içtihat ve uygulama farklılığı bulunduğunu belirterek içtihatların birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Özetle, Yargıtay 3., (kapatılan) 13. ve (kapatılan) 19. Hukuk Daireleri talimatlar çerçevesinde blokajın mümkün olduğu yönünde kararlar vermekteydi. Buna karşın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ise ilgili sözleşme hükümlerinin haczedilmezlik yasağını dolandığı gerekçesiyle emekli maaşına blokaj uygulamasını reddetmekteydi.

Hukuk Genel Kurulu kararları da zaman içinde tutarsızlık göstermişti. Zira 07.03.2018 tarihli kararında blokajı kabul etmişken, 24.06.2021, 10.02.2022 ve 22.02.2022 tarihli kararlarında bu uygulamayı reddetmiş, ancak 31.01.2024 tarihli kararında blokaj lehine olan ilk uygulamasına geri dönmüştü.

Bu kararlar iki temel yaklaşımda toplanmaktaydı: İlki, blokaj henüz icra takibi aşaması olmadığı için sözleşme özgürlüğünün esas olduğunu savunan yaklaşım; diğeri ise sözleşme özgürlüğünün kamu yararı gözetilerek kanunla sınırlandırılabileceğini, bu nedenle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (“İİK”) Madde 83/a’nın blokajı da engellediğini ileri süren yaklaşımdı. Nitekim Yargıtay Büyük Genel Kurulu, söz konusu Kararda ilk görüşü benimsedi.

Yasal Güvenceler, Sözleşme Serbestisi ve Ahde Vefa İlkesi

Kararın temeli, tüketici kredisi sözleşmelerinin özel hukuk sözleşmesi olmasına dayanmaktadır. Çünkü bu nitelikteki sözleşmelerde esas alınan ilke sözleşme özgürlüğüdür. Öyle ki, tüketici kredilerine taraf olan tüketiciler; sözleşmeyi yapmakta, tarafını seçmekte, tipini ve şeklini belirlemekte, değiştirmekte veyahut ortadan kaldırabilmekte özgürdür; bu özgürlük Anayasa’nın 48. maddesinde de teminat altına alınmıştır.

Bu bağlamda, İİK Madde 82, tamamı haczedilemeyen, Madde 83 ise kısmen haczedilemeyen malları düzenler. Önceden anlaşma yapılması suretiyle işbu maddelerdeki malların haczolunabileceğine ilişkin sözleşmelerin geçersiz olacakları da Madde 83/a’da açıkça ortaya konmuştur. Kararın konusunu oluşturan emekli maaşları, İİK Madde 82/1 kapsamında haczedilemeyecek hak ve alacaklardandır ve belirtildiği üzere kişiler bunlar üzerinde önceden feragatte bulunamaz. Ancak, her ne kadar emekli maaşının cebri icra ile haczedilemeyeceği açık kanun hükmü gereği sabit olsa da bu istisnaî düzenleme Yargıtay Büyük Genel Kurulunca dar yorumlanmış ve icra aşamasında olmayan uyuşmazlıklar için genişletilemeyeceğine kanaat getirilmiştir. Aksi yönde bir değerlendirmenin, kanunilik ve ahde vefa ilkelerine aykırı olacağı belirtilmiştir. Zira blokaj, bir cebri icra işlemi değil, borcun ifa biçimine ilişkin verilmiş bir yetki olarak vuku bulmaktadır.

Sonuç olarak, tüketicinin kredi sözleşmesi çerçevesindeki borcunun tutarı kadar, kredi veren banka nezdindeki emekli maaşı hesabına bloke konulabileceği yönünde verdiği talimatın geçerli olacağı oy çokluğu ile kabul edilmiştir.

Karşı Oylarda Dikkat Çekilen Hususlar

Karşı oy sahipleri; emekli maaşlarına konulan blokajın Anayasa’nın sosyal devlet ilkesi ve sosyal güvenlik hakkını koruyan maddelerine aykırı olduğunu, İİK’nin haczedilemezlik hükümleri ile 5510 sayılı Kanun’daki haciz ve temlik yasağının bu kararla etkisiz hâle getirildiğini belirtmişlerdir.

Ayrıca, blokajın resmi hacze kıyasla daha ağır sonuçlar doğurduğunu; itiraz imkânı tanımaksızın doğrudan el koyma yetkisi verdiğini, maaşın tamamını kapsayabildiğini ifade etmişlerdir.

Nihayet, bankaların hâlihazırda kefil ve ipotek gibi teminatlarla alacaklarını güvenceye bağladıkları, buna rağmen bloke talep etmelerinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu; düşük tutarlı kredilerin bile mağduriyet yaratabileceği, kararın eşitlik, hakkaniyet ve nesafet ilkelerine bağdaşmadığı gerekçesiyle çoğunluk görüşüne katılmadıklarını belirtmişlerdir.

Kararın tam metnine bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.