Yakın tarihte yayımlanan tescilli markaya yapılan tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi ve uğranılan maddi ve manevi zararın tazminine ilişkin karar, tarafların temyiz etmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından incelenmiştir. Daire, mahkeme kararını sadece tazminat bedelinin hesaplanması usulüne ilişkin olan kısmını davacı yararına kısmen bozmuştur. Yargıtay kararına göre, tescilli markaya tecavüz halinde maddi tazminatın hesabı hususunda davacının 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin (“556 Sayılı KHK”) 66/c Sayılı maddesini seçmesi halinde, tazminat hesaplanırken yalnızca davacının faaliyetleri değil, davalının cirosu ve üretim kapasitesi gibi özellikleri de dikkate alınmalıdır.

İlk derece mahkemesinin önüne gelen uyuşmazlıkta, davacı markasını 10 seneden fazla bir süredir kullanmaktayken, davalı aynı ibareyi kullanarak bir marka başvurusunda bulunmuş, bu başvurusu reddedilmişse de söz konusu ibareyi ticaret unvanında, işletmelerinde, tabelalarında kullanmaya devam etmiştir. Marka hakkı sahibi davacı, davalının bu kullanımlarının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunun tespitini, mevcut ihlalin önlenmesini ve bundan doğan maddi ve manevi zararının tazminini talep etmiştir.

Davacı maddi tazminat tespitinde, 556 Sayılı KHK’nın 66/c maddesine dayanmıştır.

556 Sayılı KHK’nın 66. Maddesine göre, marka sahibi yoksun kalınan karın hesap edilmesinde, aşağıdaki yöntemlerden birine göre hesabın yapılması hususunda seçimlik hakka sahiptir:

  • Marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, marka sahibinin markanın kullanması ile elde edilebileceği muhtemel gelire göre
  • Marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre
  • Marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması halinde ödemesi gereken lisans bedeline göre

Somut olayda ise, emsal teşkil edecek bir lisans sözleşmesi bulunmamasına rağmen, davacı yoksun kaldığı karın taraflar arasında bir lisans sözleşmesi bulunması halinde, talep edilebilecek lisans bedeline göre hesap edilmesini talep etmiştir.

Mahkeme, tarafların ticaret alanlarının ortak olmasından dolayı tecavüzün varlığına ve önlenmesine, ayrıca davacıya 556 s. KHK m. 66/c uyarınca davacının cirosu esas alınarak hesaplanacak lisans bedelinin belirlenmesi yoluyla bulunacak miktarda maddi, 556 s. KHK m. 62/1-b gereğince de manevi tazminat ödenmesi gerektiğine karar vermiştir. Buna göre, ilk derece mahkemesi, davacının faaliyetlerinin kapsamı, cirosu, kar payı gibi hususları dikkate alarak, bilirkişi raporunda belirlenen tahminin yıllık lisanslama bedelinin alt sınırından tazminata hükmetmiştir.

Her iki tarafça temyiz edilen karar, Yargıtay tarafından kısmen bozulmuştur. Yargıtay kararına göre, 556 Sayılı KHK m. 66/c uyarınca tazminat hesabı yapılırken, sadece davacının faaliyetlerinin göz önünde bulundurulması hatalı olup, lisans bedeli hesaplanırken davalının cirosu, üretim ve satış kapasitesi, satabileceği ürün miktarı da nazara alınarak davalının ticari iş ve işlem hacmine uygun bir bedelin belirlenmesi gerekmektedir.

(Yarg. 11. HD. 2.12.2013, 2013/6117 E., 2013/21847 K.)