Yargıtay 11. Hukuk Dairesi yakın tarihte yayımlanmış bir kararında incelediği dosyada, taraflar arasındaki bayilik ilişkisi sona ermesine rağmen davalının, elinde kalan orijinal ürünleri satmasının markaya tecavüz olarak nitelendirilmeyeceğini belirtmiş; ancak davalının söz konusu işareti markasal biçimde kullanmaya devam etmesinin marka hakkına tecavüz oluşturacağı gerekçesiyle maddi ve manevi tazminata hükmeden ilk derece mahkemesinin kararının bozulmasına hükmetmiştir.

Davacı taraf, tanınmış markasının bayilik sözleşmesi feshedilmiş olmasına rağmen davalılarca kullanmaya devam edildiğinin tespit edilmiş olduğunu belirterek markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturan eylemlerin durdurulması, önlenmesi ile maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.

Davalı taraf, davaya konu kullanımların 556 Sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 12. maddesinde tanımlanmış dürüst kullanım kapsamında kalması nedeniyle husumet ve esas yönünden reddedilmesi gerektiğini iddia etmiştir.

İlk derece mahkemesi, davalının bayilik yetkisi sona erdirildiği halde, davacının markasından yararlanmaya davacı şirketle organik bağlantısı varmışçasına devam ettiği, basiretli bir tacir gibi davranıp markayı taşıyan unsurları kaldırmak, üstlerini örtmek, markayı bir şekilde kullanmamak çabasını göstermediği, davalının feshe rağmen markayı kullanmaya devam etmesinin marka tecavüzü ve haksız rekabet oluşturduğu, davalının elinde kalan orijinal malları satması markaya tecavüz olarak nitelenmese de söz konusu işareti markasal biçimde kullanmasının haklılığının bulunmadığı, davalının eylemlerinin markaya tecavüz teşkil ettiği gerekçeleriyle, her ne kadar davalının elde ettiği gelirin tamamının yalnızca davacı markası sayesinde gerçekleşmiş olamayacağı dikkate alınsa da, tecavüz ve haksız rekabet fiillerinin bu gelire ne oranda etki ettiğini tespit etmeksizin, davanın kabulüne karar vermiştir.

Hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay, davacı tarafından feshedilen bayilik sözleşmesi çerçevesinde davalı şirketin, elinde kalan ve davacının orijinal markasını taşıyan ürünleri pazarlamasının markaya tecavüz ve haksız rekabet teşkil etmeyeceğini, ancak davalının bu orijinal ürünlerin satışı dışında kalan ve markaya tecavüz teşkil eden kullanımlarının, davalıların orijinal ürünlerin satışından dolayı elde edeceği kâra ne oranda etki yapacağının bilirkişi incelemesi ile belirlenmesi suretiyle davacının maddi tazminat isteminin değerlendirilmesi ve buna bağlı olarak da daha makul bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, eksik inceleme yapılarak verilen ilk derece mahkemesinin kararının bozulmasına hükmetmiştir.

(Yarg. 11. HD. 16.12.2014, 2014/911 E., 2014/19859 K.)