Anayasa Mahkemesi’nin (“AYM”) 32938 Sayılı ve 26 Haziran 2025 Tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 27 Mart 2025 tarihli ve 2024/189 E., 2025/83 K. sayılı kararı (“Karar”) ile, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinde sayılan temyiz yolu açık davalar dışında bölge idare mahkemelerince ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak işin esası hakkında verilmiş olan kararlara karşı kanun yolu denetimi hakkı tanımayan kural, “istinaf başvurusunun kısmen veya tümden kabulü hali” yönünden Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiştir. İlgili kararda, mezkûr hükmün Anayasa’nın (i) temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması başlıklı 13. ve (ii) hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddelerine aykırılığı üzerinde durulmuştur. Erzurum Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi, (i) İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 6. fıkrasının 1. cümlesi ile bölge idare mahkemelerinin temyiz yolu açık olmayan kararlarının davayı kesin olarak sona erdirmesinin öngörüldüğü, (ii) bu kapsamda istinaf merciinin istinaf talebinin kısmen veya tümden kabulüne karar vererek yargılamayı kesin hükümle neticelendirebildiği, (iii) bu durumda kural gereğince anılan kararlara karşı temyiz yoluna başvurulmasına imkân olmadığı, (iv) bu yönüyle itiraz konusu kuralın ilk derece mahkemesinin kararından farklı olarak verilmiş yeni karara karşı kanun yoluna başvurma imkanını ortadan kaldırdığını belirterek kuralın Anayasa’nın 36. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle AYM’ye itiraz yolu başvurusunda bulunmuştur. İtiraz konusu kural aşağıdaki ifadelerden teşekkül etmektedir: “Bölge idare mahkemelerinin 46 ncı maddeye göre temyize açık olmayan kararları kesindir.” AYM, itiraz konusu kuralın mahkeme kararlarının denetlenmesini talep etme hakkına bir sınırlama getirdiğinin açık olduğunu ifade etmiş, söz konusu kuralla istisnai haller dışında bölge idare mahkemesi kararlarının kesin olması öngörülmek suretiyle davaların makul bir sürede ve daha az masrafla sonuçlandırılarak usul ekonomisi ilkesinin takip edildiğinin altını çizmiş, bu bakımdan itiraz konusu kuralın anayasal açıdan meşru bir amaca dayandığı tespitini yapmıştır. Bununla beraber AYM, hükmün denetlenmesini talep etme hakkına getirilen bir sınırlamanın meşru bir amaca yönelik olmasının yeterli olmadığını vurgulayarak aynı zamanda ölçülü de olması gerektiğini ifade etmiştir. Ölçülülük ilkesinin de elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluştuğunun altını çizen AYM, elverişlilik ilkesinin, öngörülen sınırlamanın ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını; gereklilik ilkesinin, ulaşılmak istenen amaç bakımından ilgili sınırlamanın zorunlu olmasını; orantılılık ilkesinin ise hakka getirilen sınırlama ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesini ifade ettiğini belirtmiştir. Bu çerçevede AYM, bölge idare mahkemelerinin birtakım kararlarına kesin hüküm niteliği tanınarak bu kararlara karşı temyiz yolunun kapatılmasının makul sürede yargılanma hakkı ve usul ekonomisi ilkesinin gereğinin yerine getirilmesi adına alınan tedbirler olarak değerlendirilebileceğini, dolayısıyla ilgili sınırlamanın mezkûr anayasal amaçlara ulaşmak için elverişsiz olmadığını ifade etmiştir. Buna karşılık AYM, İdari Yargılama Usulü Kanunu kapsamında 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin gerekçesinde de ifade edildiği üzere, belirli bir önem derecesine sahip olmayan uyuşmazlıklar bakımından verilen kararların kesin olmasını öngörmek suretiyle Danıştay’ın iş yükünün azaltılması ve böylece temyize tabi uyuşmazlıklar ile istinaf yükünün hafifletilmesiyle de Danıştay’ın içtihat mahkemesi rolünün güçlendirilmesinin amaçlandığını belirtmiştir. Hükmün denetlenmesini talep etme hakkına yönelik bu sınırlamanın, iş yükünün azaltılmasına katkı sağlayacağı söylenebilir ise de Danıştay’ın bir içtihat mahkemesi olma vasfını geliştirecek nitelikte bir tedbir olmadığını ifade eden AYM, kanunlarda belirtilen belirli konular dışındaki uyuşmazlıklara ilişkin olarak temyiz yolunun kapalı olmasının, içtihadın gelişmesi ve çeşitlenmesine hizmet etmeyeceğini ifade etmiştir. Bu doğrultuda AYM, gerek söz konusu anayasal amaçlar gerekse temyiz merciinin iş yükünün azaltılması ve içtihat mahkemesi olma özelliğinin güçlendirilmesi bakımından hükmün denetlenmesini talep etme hakkına daha az zarar verici bir tedbirin öngörülmesinin mümkün olduğunu, itiraz konusu kuralın hükmün denetlenmesini talep etme hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirdiğini belirtmiştir. Bu sebeplerle AYM, itiraz konusu kuralın “istinaf başvurusunun kısmen veya tümden kabulü hali” yönünden Anayasa’nın 13. ve 36. maddelerine aykırı olduğu tespitini yaparak ilgili yönden iptaline karar vermiştir. Karar, Resmî Gazete’de yayımlandığı tarih olan 26 Haziran 2025 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Karar’ın tam metnine bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz |