Anayasa Mahkemesi 556 Sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin (“KHK”) 16(5) ve 7(1)(i) sayılı maddelerini Anayasa’nın 91. maddesine aykırı bularak iptaline karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi bu kararı ile sınırlı istisnai durumlar dışında temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile siyasî haklar ve ödevlerin kanun hükmünde kararnameler ile sınırlandırılamayacağı hususunu bir kez daha belirtmiştir.

İptaline karar verilen KHK’nın 16(5) sayılı maddesi, bir markanın devri durumunda, devredilen marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer ve aynı veya benzer sınıfları kapsayan markaların da aynı kişiye devredilmesi zorunluluğunu düzenlemekteydi. Uygulamada Türk Patent Enstitüsü (“TPE”) bir markanın devrine ilişkin işlemin sicile kaydedilmesi için yapılan talep üzerine, devredilen marka ile aynı ya da ayırt edilemeyecek derecede benzer diğer markaların da devrinin gerçekleştirilmesi için iki aylık bir süre vermekteydi. Tarafların diğer devirleri gerçekleştirmemesi halinde ise, TPE devrin sicile kaydı için yapılan başvuruyu reddetmekteydi.

16(5) sayılı maddenin uygulamada sorun yaratmasının sebebi TPE’nin bazı durumlar “ayırt edilemeyecek derecede benzerlik” kavramını oldukça geniş yorumlamasıydı. Son zamanlarda TPE devrin sicile kaydı için yapılan başvuruları incelerken benzerlik araması da yapmaya başlamıştı. Tüm bu hususlar ve TPE’nin markaların bir arada var olabilmesi için marka sahiplerince verilen rıza mektuplarını kabul etmemesi, özel hukukun temel prensiplerinden biri olan sözleşme özgürlüğünü ciddi ölçüde zedelemekteydi.

16(5) sayılı maddenin iptali ile birlikte, Türk Marka Hukuku’nun rıza mektuplarına, markaların bir arada var olabilmesine ilişkin sözleşmelere ve bağlı şirketlerin düzenlemelerine ilişkin sert tutumu hafiflemiş olmaktadır. Daha önce markasını önceden tescilli bir marka sebebi ile tescil ettiremeyen marka sahiplerinin tescil kazanma yolundaki seçenekleri artmıştır.

KHK’nın 7(1)(i) maddesinin iptali ile birlikte, tanınmış markalar ile aynı ya da ayırt edilemeyecek derecede benzer marka başvuruları TPE’nin mutlak ret nedenleri çerçevesinde gerçekleştirdiği incelemesinden geçebilecekler ve tanınmış marka ile aynı sınıfları kapsamamaları halinde Resmi Marka Bülteni’nde yayınlanacaktır. Bu sebeple, tanınmış marka sahiplerinin Resmi Marka Bültenlerini tanınmış markaları ile aynı veya benzer markalar açısından yakından takip etmesi önem arz etmektedir. Zira önceye kıyasla çok daha fazla marka başvurusu TPE’nin mutlak ret nedenleri çerçevesinde yaptığı araştırmayı aşabilecektir.

KHK’nın 7(1)(i) sayılı maddesi ise TPE’nin bir marka başvurusunu Paris Sözleşmesi’nin 6bis maddesine göre bir tanınmış markaya dayanarak reddedebilmesini sağlamaktaydı. Bu kapsamda TPE bir marka başvurusunu aynı sınıfları kapsasın veya kapsamasın tanınmış bir marka ile aynı olması halinde reddetmekteydi. TPE aynı zamanda tanınmış markalar için ayrı bir sicil oluşturmuştu. ve Bu uygulama ile sicile tescil edilmiş tanınmış markaların alenileşmesi amaçlanıyordu. bu şekilde tanınmış markaların tescil edilmesini sağlayarak tanınmış markaların kamuca bilinmesini sağlama amacındaydı. Söz konusu maddenin iptali ise, Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi tarafından, tarafımızın da dahil olduğu ve bir marka başvurusunun tanınmış bir marka tesciline dayanarak reddine ilişkin bir TPE kararının incelendiği bir dava esnasında talep edilmiştir.