Bireysel başvuruda bulunan ilgili kişi (“Başvurucu”), iş sözleşmesini fesheden işvereninin işçilik alacaklarını ödememek için kendisinin bilgisi ve rızası dışında banka hesap hareketlerini incelediği suçlamasıyla suç duyurusunda bulunmuştur.

  • Başvurucu, işvereni tarafından haksız kazanç elde etmekle itham edildiğini ve bu nedenle işvereninin banka ve kredi kartı hesap hareketlerini incelediğini ileri sürmektedir. Başvurucu, kendisinin para alışverişinde bulunduğu kişilerin işvereninin hesap hareketlerinden tespit edilip arandığını ve para transferi amaçlarının sorulduğunu belirtmektedir.
  • Başvurucu, ayrıca, işvereninin kendisi hakkında bir suç duyurusunda bulunduğunu ve kendisinin banka hesap hareketlerinin incelenmesini talep ettiğini ifade etmektedir.
  • Samsun Cumhuriyet Başsavcılığı, suçun işlendiğine dair somut delil bulunmadığı gerekçesiyle 14 Ekim 2020 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
  • Başvurucu, deliller sunmasına rağmen takipsizlik kararı verildiğini öne sürerek Samsun 1. Sulh Ceza Hakimliği’ne itiraz etmiştir. Ancak, yapılan itiraz reddedilmiştir.
  • Başvurucu, nihai kararın tebliğ edilmesinin ardından 24 Kasım 2020 tarihinde bireysel bir başvuruda bulunarak başvurunun kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı kapsamında incelenmesi gerektiğini öne sürmüştür.
  • Anayasa Mahkemesi’nin yaptığı incelemede, kişisel verilerin sadece kimlik bilgileriyle sınırlı olmadığı; aynı zamanda, e-posta adresi, alışveriş alışkanlıkları, hobiler, tercihler ve etkileşimde bulunulan kişiler gibi verileri de içerdiğini belirtmiştir.
  • Devlet, bireyin kişisel verilerinin korunması hakkına keyfî müdahalede bulunmamakla birlikte, üçüncü kişilerin saldırılarına karşı da önlem almakla yükümlüdür. Ceza yargılaması makamlarının, başvurucuya iddia ve delillerini ileri sürebileceği etkili bir hukuki mekanizma sağlamadığından, usule ilişkin pozitif yükümlülüğün yerine getirilmediği vurgulanmıştır.
  • Anayasa Mahkemesi’nin 2020/36976 başvuru numaralı ve 13 Şubat 2024 tarihli kararı (“Karar”) ile başvurucunun iddialarının kabul edilebilir olduğuna ve Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı çerçevesinde kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine hükmedilmiştir.


    Karar’ın tam metnine bu
    bağlantıdan erişebilirsiniz.