Bazı Avrupa ülkelerinde ve Birleşik Patent Mahkemesi (UPC) nezdinde mevcut olan koruyucu dilekçeler (orijinal adıyla Protective Letters), olası tek taraflı ihtiyati tedbirler karşısında hak ihlali ile suçlananlar için bir “ilk savunma hattı” görevi görmektedir. Hiç şüphesiz ki bu dilekçelerin sunumu, patent davalarının potansiyel davalıları açısından oldukça proaktif bir adım olup, genel bakıldığında da alışılmadık bir uygulamadır.

Genel olarak, koruyucu dilekçeler belirli durumlarda, özellikle fikri mülkiyet haklarının ihlali ve tek taraflı ihtiyati tedbir kararı verilmesi riski söz konusu olduğunda, bir kişinin veya kuruluşun haklarını korumak için kullanılan hukuki araçlardır. Bu dilekçeler genellikle yasal statüyü güvence altına almak veya gelecekteki bir uyuşmazlık durumunda kayıt oluşturmak için önleyici bir tedbir olarak kullanılır. Koruyucu dilekçeler, özellikle patent davalarında —özellikle de jenerik ilaçların veya yeni teknolojilerin pazara girişini engelleyerek önemli mali kayıplara neden olabilecek ihtiyati tedbir kararlarının söz konusu olabildiği ilaç ve biyoteknoloji sektörlerinde— büyük önem arz etmektedir.

Bu tür bir dilekçeyi önden sunmak suretiyle potansiyel davalı, gelecekte aleyhine açılması ihtimali yüksek olan bir davada mahkemenin, davacının tek taraflı taleplerini değerlendirmeden önce kendi argümanlarına da erişmesini ve değerlendirmesini sağlar. Bu, özellikle yüksek ticari yatırım gerektiren ürünler veya üretim yöntemlerine ilişkin patent davalarında büyük önem arz etmektedir. Çünkü bu sayede potansiyel davalı, uzun süren dava sürecinde ticari faaliyetlerini sürdürebilecek ve hatta olası bir müzakere sürecinde pozisyonunu güçlendirebilecektir. Öte yandan, bu proaktif adımı atan taraf mahkemenin gözünde olumlu bir algı da yaratabilir.

Türk hukukunda koruyucu dilekçeler tanınmış değildir; davacı tarafından yöneltilebilecek olası taleplere karşı önceden bir savunma beyanı sunmaya imkân tanıyan bir mekanizma bulunmamaktadır. Bununla birlikte, fikri mülkiyet hakkı sahibinin başvurusu öncesinde veya sonrasında devreye sokulabilecek bazı hukuki tedbirler ve karar sonrası mekanizmalar mevcuttur.

Türk Patent Hukukunda İhtiyati Tedbirler

Koruyucu dilekçelere benzer mekanizmaların varlığını veya uygulanabilirliğini değerlendirmek için, öncelikle Türk hukukunda ihtiyati tedbirlerin çerçevesine bakmak gerekir. Zira bu dilekçelerin en temel amacı, tek taraflı (ex parte) ihtiyati tedbir kararlarının verilmesini engellemektir.

İhtiyati tedbir, davacının dayandığı iddiaları tam anlamıyla ispat etmesine gerek olmaksızın verilebilen geçici bir hukuki koruma yoludur. Bu hukuki araç, yalnızca Türkiye’de değil tüm Avrupa’da da, özellikle patent ihlali davalarında büyük önem taşır ve çoğu zaman dava stratejisinin temel unsurlarından birini oluşturur. Mevcut durumun değişmesi halinde hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı veya imkânsız hale geleceği durumlarda ya da gecikmenin ciddi zarara yol açacağı hallerde ihtiyati tedbir talep edilebilir. Tedbir, asıl davaya bakan mahkemeden veya dava açılmadan önce yetkili mahkemeden istenebilir.

Türkiye’de ihtiyati tedbirin yasal çerçevesi ve şartları, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK)’nda düzenlenmiştir. Buna göre tedbir isteyen taraf, mahkemeye:

  • Tedbir verilmezse telafisi imkânsız zararın doğacağını, veya
  • Asıl davadaki sonucun tedbir olmadan elde edilmesinin muhtemel olmayacağını ispatlamak zorundadır.

Tedbir taleplerinin ivediliği nedeniyle ispat eşiği daha düşüktür; davacı yalnızca yaklaşık (ilk bakışta) ispat sunmakla yükümlüdür.

Her ne kadar kanuni düzenleme, mahkemelere geniş takdir yetkisi tanımakta ve teminat karşılığında ya da tek taraflı (ex parte) tedbir verilmesine imkân sağlamaktaysa da, uygulamada çoğunlukla, Türk Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerinin, patent hukuku uyuşmazlıklarında, davalı taraf dinlenmeden tedbir vermekten imtina etmektedir. Zira patent hukukundan doğan uyuşmazlıklar, teknik bilgi gerektiren ve ekonomik açıdan önemli sonuçlar doğuran dosyalar çekişmeler olduğundan, mahkemeler genellikle davalının savunmalarını dinlemeden tedbir kararı vermemeyi tercih etmektedir.

Sonuç olarak, her ne kadar net ihlal davalarında bilhassa uzman görüşleri ile desteklendiğinde hukuken mümkünse de, aleyhine tedbir talep edilen taraf dinlenmeksizin verilen ihtiyati tedbir kararları nadirdir.

İhtiyati Tedbir Kararlarına Karşı Başvurulabilecek Mevcut Yollar

Gıyapta verilen bir ihtiyati tedbire karşı veya önleyici nitelikte başvurulabilecek yollar şunlardır:

a. İhtiyati tedbir Kararına Karşı İtiraz

İhtiyati tedbir kararına karşı bir hafta içinde aynı mahkemeye başvurarak, aleyhine tedbir hükmü kurulan kişi itiraz edilebilir.

Karşı taraf, tedbirin icrası sırasında hazır bulunuyorsa, tedbirin koşulları, mahkemenin yetkisi veya yatırılan teminat gibi gerekçelerle bir hafta içinde itiraz edebilir. Hazır değilse, bu süre kendisine icra tutanağının tebliğinden itibaren başlar.

Ancak, aksi kararlaştırılmadıkça, itiraz edilmesi tedbirin icrasını durdurmaz.

İtiraz üzerine mahkeme tarafları duruşmaya davet eder. Taraflar gelmezse dosya üzerinden karar verir; tedbiri değiştirebilir veya kaldırabilir.

İtiraz üzerine verilen karar, Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf edilebilir; ancak istinaf da tedbirin icrasını durdurmaz.

İtirazı güçlendirmek amacıyla, tedbir ihtimali öngören tarafın önceden hukuki mütalaa alması faydalı olabilir. Zira, doğası gereği fikri ve sınai mülkiyet hukuku, özellikle de patent hukuku uyuşmazlıkları teknik bilgi gerektirmekte olup, bu nedenle kısa süre içinde yapılması beklenen tedbir değerlendirmesinde, teknik konudaki güçlü bir mütalaa hakime yol göstermede kritik önem arz edebilmektedir.

b. Teminat Yatırmak Sureti ile Tedbirin Kaldırılmasını Talep Etmek

Tedbirle karşı karşıya kalan taraf, mahkemenin kabul edeceği uygun bir teminat yatırırsa, mahkeme tedbiri değiştirebilir veya kaldırabilir. Teminatın türü ve miktarı mahkemece olayın özelliğine göre belirlenir.

Bu talep de tıpkı itiraz gibi, tedbirin öğrenilmesinden itibaren bir hafta içinde gerekçelerin belirtildiği dilekçe ile yapılmalıdır. Ancak teminat ödenmesine ilişkin kararlar kesindir ve temyiz edilemez.

c. Tecavüzün Bulunmadığının Tespiti Davası

Yukarıda da belirtildiği üzere, koruyucu dilekçeler kadar önden koruma gücüne sahip ve proaktif bir adım olmasa da, ihtiyati tedbir kararlarına karşı itiraz etmek ve yatırılacak teminatla verilen tedbir kararını kaldırmak benzer sonuçlar sağlayabilir. Türk hukukunda neredeyse aynı amaca hizmet eden bir diğer yol da tecavüzün bulunmadığının tespiti davası açmak ve hatta bu dava kapsamında ihtiyati tedbir kararı almaktır.

Tecavüzün olmadığının tespiti davası, patent hakkı sahibinin sınai mülkiyet hakkının ihlal edilmediğini kanıtlamak için, üçüncü kişilerce başvurulabilecek bir hukuki süreçtir. Bu dava, hak sahibine haksız iddialarla mücadele etme, yatırımlarını koruyabilme ve itibarının zarar görmesine engel imkanı tanır.

Bu davadan önce, ilgili taraf patent sahibine faaliyetlerinin ihlal teşkil edip etmediğini sorma hakkına sahiptir. Bir ay içinde yanıt verilmez veya verilen yanıt kabul edilmezse dava açılabilir. Patent sahibine bildirim yapılması dava açmak için ön koşul değildir.

Bu davanın caydırıcı etkisinin yanı sıra, davacı lehine patent sahibinin haklarını kullanmasını engellemek için de ihtiyati tedbir talep edilebilir. Her ne kadar böyle bir tedbirin alınması güç olsa da, davacının iddia ve delillerinin gücüne bağlı olarak mümkün olabilir.

Bununla birlikte, hakkında halihazırda bir tecavüz davası açılmış kişi bu davayı açamaz.

Sonuç

Her ne kadar Türk hukukunda tam anlamı ile koruyucu dilekçelerin karşılığı bulunmasa da, büyük ölçüde aynı sonucu yaratacak hukuki yollar mevcuttur. Ancak, koruyucu dilekçeler ile kıyaslandığında bunlar kendi içlerinde bazı zorluklar barındırmaktadır.

Patent ihlali davalarında verilebilecek olası ihtiyati tedbirlere karşı proaktif bir tutum sergilemek amacıyla tecavüzün bulunmadığının tespiti davası açmak mümkün olsa da, tedbire karşı başvurulabilecek karar sonrası mekanizmalar yalnızca bir haftalık süre içinde işletilebilir ve çoğu zaman itiraz, tedbirin icrasını kendiliğinden durdurmaz.

 

Diğer yandan, olası bir ihtiyati tedbire karşı savunmayı güçlendirmek için —tecavüzün bulunmadığının tespiti davası açılmasa dahi— önceden özel bilirkişi raporu almak değerlendirilebilir. Ayrıca, taraf kendi faaliyetlerinin ihlal teşkil etmediğini düşünüyorsa, tecavüzün olmadığının tespiti davası açabilir veya patent sahibiyle piyasada bir arada var olabilmek üzerine müzakere başlatılması faydalı olabilir.