Anayasa Mahkemesi, 25 Ekim 2018 tarihli ve 2014/17196 başvuru sayılı kararı (“Karar”) ile, taşınmazlara ilişkin ihtiyati haczin 10 yılı aşkın bir süredir devam etmesinin Anayasa’nın 35. maddesi ile güvence altına alınan mülkiyet hakkını ihlal ettiğine hükmetmiştir. Bu durumun makul olandan daha fazla zarara sebebiyet verdiğini belirten mahkeme, kamu makamlarının kusuruna dayalı olarak tedbirin uzun sürmesi nedeniyle uğranılan zararın giderilmesine yönelik herhangi bir hukuki yolun mevcut olmamasını da ihlal kararına gerekçe olarak göstermiştir.

Başvuruya konu dava, alacaklının alacağına kavuşmasını engellemek amacıyla bir meskenin kötü niyetle satıldığı iddiasıyla 4 Temmuz 2007 tarihinde açılmış tasarrufun iptali davasıdır. İşbu dava kapsamında tasarruf işleminin iptali istenen mesken üzerine 10 Temmuz 2008 tarihinde ihtiyati haciz konulmuştur.

Başvurucular ihtiyati haczin uzun süredir devam etmesi nedeniyle mağdur olduklarını belirterek 17 Ocak 2014 tarihinde ihtiyati haczin kaldırılması talebinde bulunmuşlardır. Mahkeme 26 Eylül 2014 tarihinde yargılamanın uzadığını kabul etmiş ancak bu durumun ihtiyati haczin kaldırılmasını gerektirmediğine karar vermiştir.

Bunun üzerine başvurucular Anayasa Mahkemesi’ne müracaat etmiş, ihtiyati haczin tedbirden çok bir cezaya dönüştüğünü ileri sürmüş ve bunun mülkiyet haklarını ihlal ettiğini iddia etmişlerdir.

Anayasa Mahkemesi,

  • Taşınmaz ile ilgili olarak uygulanan ihtiyati haczin 10 yılı aşkın bir süredir devam ettiğine,
  • Bu durumun başvurucuları makul olandan daha fazla zarara uğrattığına,
  • Ancak başvurucuların kamu makamlarının kusuruna dayalı olarak tedbirin uzun sürmesi nedeniyle uğradıkları zararın giderilmesine ilişkin herhangi bir hukuki yolun mevcut olmadığına

kanaat getirmiştir.

Anayasa Mahkemesi ayrıca,

  • Devletin pozitif yükümlülükleri çerçevesinde taşınmaz üzerinde belirli bir süreyle hukuki tasarruflarda bulunulmasının sınırlandırılması bakımından geniş bir takdir yetkisi mevcut olduğunu,
  • Bu tedbirlerin uygulanmasının mülk sahibine kaçınılmaz olandan aşırı bir külfet de yüklememesi ve ölçüsüz bir müdahaleye yol açmaması gerektiğini,
  • Bu doğrultuda, hukuki ilişkinin diğer tarafının haklarını korumak için tedbiri uygulayan kamu makamlarının söz konusu tedbirin başvurucuların mülkiyet hakkına etkilerini de gözetmesi gerektiğini

belirtmiştir.

Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, uygulanan tedbirin başvuruculara aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklediği gerekçesiyle başvurucuların mülkiyet hakkının ihlal edildiğine kanaat getirmiştir.

Karar’ın tam metnine bu linkten ulaşabilirsiniz.