Değerlendirmeye konu olayda; öğretim Görevlisi Kayhan Erciyeş (“Başvurucu”), sigorta prim borçlarının tahsili amacıyla hakkında Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre başlatılan icra takiplerinde ödeme emrinin iptali istemiyle Sosyal Güvenlik Kurumu’na (“SGK”) karşı dava açmıştır. İş Mahkemesi’nde açılan davada 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında KHK kapsamında (“670 sayılı KHK”) idari yollara başvurulmadığı gerekçesine dayanarak dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Başvurucu, bu karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, karar tarihi itibarıyla davanın reddine konu miktarın istinaf incelemesi için gerekli olan parasal sınırı geçmediğini belirterek istinaf dilekçesinin reddine karar vermiştir. Bunun üzerine Başvurucu, Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştur. Anayasa Mahkemesi, Başvurucu’nun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği, ilk derece mahkemesi tarafından esasa ilişkin inceleme yapılması gerektiği ve bu nedenle yargılamanın yenilenmesi gerektiği yönünde karar vermiştir.

Davaya konu olayda,

  • Başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması ile ilgisi olduğu gerekçesiyle KHK ile kapatılan İzmir Üniversitesi’nde rektör olarak görev yapmıştır.
  • İzmir Üniversitesi, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname kapsamında kapatılmış olup, İzmir Üniversitesi’nin tüm banka hesaplarına bloke konulmuştur. Bloke konulması sebebiyle Başvurucu’nun sigorta prim borçları ödenememiştir. İzmir Üniversitesi’nden tahsil edilemeyen sigorta prim borçları dolayısıyla Başvurucu hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre icra takibi başlatılmıştır.
  • Ödeme emirleri Başvurucu’ya elden tebliğ edilmiştir. Takipler kapsamında Başvurucu’nun üzerine kayıtlı tüm taşınır ve taşınmaz mal varlığı kayıtlarına haciz şerhi işlenmiştir. Başvurucu, 23 Eylül 2016 tarihli dilekçesinde, ödeme emri tebliğ edilmeden mal varlığına haciz işlemi uygulandığını belirterek SGK aleyhine ödeme emrinin iptali istemiyle İzmir 12. İş Mahkemesi’nde dava açmıştır.

Anayasa Mahkemesi kararında 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında KHK’nın 16. maddesine atıf yapılmış olup, ilgili madde “…kapatılan kurum, kuruluş, … ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler veya kapatılma ya da resen terkin üzerine Maliye Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine 17 Ağustos 2016 tarihi dahil bu tarihten sonra açılan davalar ile icra ve iflas takipleri hakkında, 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 5. maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine veya takibin düşmesine kararı…” verileceği yönünde hüküm içermektedir.

İlk derece mahkemesi kararında; Başvurucu’nun 670 sayılı KHK’da belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama tebliğ tarihinden itibaren 30 günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceğine yer verildiği, idari başvuru üzerine idari merci tarafından verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabileceği, idari yargının verdiği kararın kesin olduğu ve uyuşmazlığın adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamayacağı ifade edilmiştir. Bunun üzerine ilk derece mahkemesi, Başvurucu tarafından SGK’ya karşı açılan davanın idareye başvuru yapılmaksızın ve bu karara karşı idari yargıda dava açılmaksızın adli yargıda dava açılmış olması nedeniyle dava şartı yokluğu sebebiyle reddedilmesine karar vermiştir. İstinaf yolu açık olan bu karara karşı Başvurucu, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Ancak İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, kararın istinaf incelemesi için gerekli olan sınırı geçmediğini belirterek dilekçenin reddine karar vermiştir.

Bunun üzerine Başvurucu Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucu, sigorta prim borcu nedeniyle düzenlenen ödeme emirlerinin iptali istemiyle açtığı davanın dava şartı yokluğundan reddedilmesinin kanun önünde eşitlik, mülkiyet hakkı ve hak arama hürriyetinin ihlal ettiğini iddia etmiştir.

Adalet Bakanlığı, Başvurucu’nun hukuk sisteminde mevcut idari ve yargısal yolları tüketmeden bireysel başvuruda bulunduğu için başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verilmesini istemiştir. Başvurucu ise SGK tarafından düzenlenen ödeme emirlerinin iptali için mevcut yasal düzenlemeler uyarınca gerekli yasal yolları tükettiğini iddia etmiştir.

Anayasa Mahkemesi, Başvurucu’nun eşitlik ilkesi ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmesine rağmen aslında yargılama yapılmak suretiyle toplanacak deliller çerçevesinde davanın esası hakkında bir sonuca varılmamasına yönelik bir şikâyeti bulunması nedeniyle Başvurunun mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmesi gerektiğine karar vermiştir.

Somut olayda, ilk derece mahkemesi, Başvurucunun ödeme emrinin iptali istemiyle açtığı davayı 670 sayılı KHK’nın 5. maddesine göre kapatılan kurumlara karşı açılan bir dava olarak değerlendirmiş ve dava şartı yokluğundan ret kararı vermiştir.  Ancak söz konusu dava, SGK aleyhine açıldığından ve dolayısıyla 670 sayılı KHK kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmadığından Anayasa Mahkemesi, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararın açık bir hata sonucu kanunilik unsuru taşımadığına hükmetmiştir. Bu nedenle, ilk derece mahkemesinin 670 sayılı KHK uyarınca idari başvuru yolunun açık olduğu gerekçesiyle önüne gelen bir uyuşmazlığın esasını incelemeden davayı dava şartı yokluğu nedeniyle reddinin, Başvurucu bakımından mahkemeye erişim hakkının ihlali sonucunu doğurduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi, mahkemeye erişim hakkının ihlaline neden olan ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olması sebebiyle yeniden yargılama yapılması ve ihlalin sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde yeniden karar verilmesine hükmetmiştir.  Anayasa Mahkemesi ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli olacağını belirtip, Başvurucu’nun tazminat talebini reddetmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin 3 Kasım 2020 tarih ve 31293 sayılı kararının tam metnine bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.