Anayasa Mahkemesi (“AYM”), cinsiyete dayalı ayrımcılığa uğrayarak işten çıkarıldığı gerekçesiyle tazminat davası açan başvurucunun âdil yargılanma hakkının, söz konusu iddia bakımından gerekli değerlendirme ve tartışma yapılmadan verilen mahkeme kararı ile ihlâl edildiğine hükmetti. İhlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama gerekliliğini belirten 2013/7063 Başvuru No.lu ve 5 Kasım 2015 tarihli AYM kararı (“Karar”), 2 Şubat 2016 tarihli ve 29612 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.

Dava konusu olayda başvurucu, özel bir şirkette çalışmaktayken müdürünün kendisine hakaret ettiğinden bahisle şikâyetçi olmuştur. Şikâyet sonucunda, müdürün başvurucuya hakaret edip odasından çıkarttığının sabit olduğu gerekçesiyle müdür, adli para cezasıyla cezalandırılmıştır.

Ceza şikâyetinden iki gün sonra, başvurucunun iş akdi, müdürü ile uyumsuz hareketleri nedeniyle feshedilmiştir. Bunun üzerine başvurucunun açtığı işe iade davası, yerel mahkeme tarafından kabul edilmiş ve Yargıtay tarafından onanmıştır. Ancak, başvurucu işverence işe iade edilmemiş; bunun yerine söz konusu kararda işe iade etmeme hâlinde ödenmesine hükmedilen tazminatlar başvurucuya ödenmiştir.

Başvurucu, bu süreçte iş akdinin feshinde cinsiyete dayalı ayrımcılık yapıldığı, zira başvurucuya hakaret ettiği yargı kararıyla sabit görülen erkek çalışanın işten çıkarılmayıp kendisinin sırf kadın olduğu için işten çıkarıldığı iddialarıyla, ayrımcılık tazminatına hükmedilmesi talepli ayrı bir dava açmıştır. Ancak yerel mahkeme, söz konusu davayı reddetmiş ve işe iade kararı ile eşitsizlik doğuran işlemin ortadan kaldırıldığına, bu durumda davacının aynı olaya dayalı olarak başka bir tazminat talep edilemeyeceğine karar vermiştir. Bu karar da Yargıtay tarafından onanmıştır.

Yukarıda anılan kesinleşmiş mahkeme kararı üzerine başvurucu, Anayasa’nın 10. maddesinde güvence altına alınan eşitlik ilkesinin ve Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen âdil yargılanma hakkının ihlâl edildiği iddiası ile 4 Eylül 2013 tarihinde AYM’ye bireysel başvuruda bulunmuş ve yargılamanın yenilenmesini talep etmiştir.

AYM, başvurucunun Anayasa’nın 10. maddesinde güvence altına alınan eşitlik ilkesinin ihlali iddiasını, Anayasa’nın 17. Maddesinde düzenlenen kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ile birlikte değerlendirmiştir. Ancak AYM, başvurucunun, fesihte ayrımcılık yapıldığı iddialarını kanıtlayacak bir delil sunamadığı, başvurucu ile başvurucunun müdürü olan çalışanın durumlarının ne derece aynı olduğu ve işverenin işten çıkarmadaki amacının gerçekten cinsiyetçi bir anlayış olduğunu gösteren hususların ortaya koyulamadığı gerekçeleriyle eşitlik ilkesinin ihlali iddiasını reddetmiştir.

AYM, başvurucunun, Anayasa’nın 36. Maddesinde güvence altına alınan âdil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetini ise kabul edilebilir bulmuştur. Bu kapsamda AYM, ilk derece mahkemesi ve Yargıtay tarafından;

  • Ayrımcılık tazminatı ile ilgili olarak, başvurucunun cinsiyet ayrımcılığı temeline dayalı olarak işten çıkarıldığı iddiaları yönünden hiçbir değerlendirme ve tartışma yapılmadığı,
  • Olayda gerçekten işverenin eşit davranma yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığının ortaya konulmadığı,
  • Başvurucu tarafından dile getirilen, ücret ve benzeri gibi yoksun kaldığı alacaklarından bağımsız olarak ayrımcılık yasağı tazminatı ödenmesi gerektiğine ilişkin açık bir kanun hükmünün bulunduğu ve işe iade davası lehine sonuçlanmasına rağmen işe iade edilmediği yolundaki iddiaların dikkate alınmadığı,

ve ayrıca kararın temyiz aşamasında da aynı iddiaların ileri sürülmesine rağmen temyiz hakkında verilen kararda da bu hususlara ilişkin bir gerekçeye yer verilmediği nedeniyle, yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlâl edildiği sonucuna varmıştır.

Bu değerlendirmeler ışığında AYM, ihlâlin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasına karar vermiş ve kararı yerel mahkemeye geri göndermiştir.

Bu linke tıklayarak AYM kararının tam metnine ulaşabilirsiniz.