Anayasa Mahkemesi, 4857 sayılı İş Kanunu’nda (“İş Kanunu”) yer alan, kamu kurumları ile alt işveren arasında akdedilen taşeronluk sözleşmesinde, idare tarafından işçilere ödenen kıdem tazminatlarının alt işverene rücu edileceği yönünde hüküm bulunmaması hâlinde rücu yoluna gidilemeyeceğini belirten 112. maddenin 6. fıkrası ile derdest rücu davalarının düşeceğini belirten geçici 9. maddenin 1. cümlesini, eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmesi sebebiyle iptal etti.

21 Şubat 2019 tarihli ve 7166 sayılı Kanun’un 11. maddesi kapsamında İş Kanunu’nun 112. maddesine eklenen 6. fıkra uyarınca kamu kurumları ile alt işverenler arasındaki taşeronluk sözleşmesinde ödenen kıdem tazminatlarının alt işverene rücu edileceğine dair açık bir hükme yer verilmemesi hâlinde, kamu kurumu tarafından yapılan bu ödemeler rücu edilememekteydi.

Yine 7166 sayılı Kanun’un 12. maddesi kapsamında İş Kanunu’na eklenen geçici 9. maddenin 1. cümlesi uyarınca kamu kurumu tarafından alt işverene rücu edilmek üzere ikame davalarda, ihtilafın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmekteydi.

Yukarıda belirtilen hükümler çerçevesinde kamu kurumunun alt işverene rücu edebilmesi için aralarında akdedilen sözleşmede rücu edilebilirliğe dair açık hükmün olması gerekmekteydi.

Anayasa Mahkemesi, yapmış olduğu incelemelerde;

  • İş Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca asıl işverenin, alt işveren işçisinin İş Kanunu’ndan, sözleşmeden ve toplu iş sözleşmesinden doğan haklarıyla ilgili olarak alt işverenle birlikte sorumlu olduklarını,
  • 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“Türk Borçlar Kanunu”) 167. maddesinde, kanunda belirtilen durumlar dışında kendisine düşen paydan fazla ödemede bulunan asıl işverenin bu kapsamda alt işveren işçisine yaptığı kıdem tazminatı ödemeleriyle ilgili olarak alt işverene rücu edebileceğini,
  • İş Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu kapsamında asıl işveren – alt işveren ilişkisinde rücu hakkının kullanımı, şartları ve sınırları ile ilgili olarak özel sektörde faaliyet gösteren alt işverenler ile kamuda faaliyet gösteren alt işverenlerin benzer hukuki konumda bulunduğunu,

belirtmiştir.

Bununla beraber, ilgili hükümler iptal edilmeden önce özel sektörde faaliyet gösteren alt işverenlere karşı rücu davası her zaman ikame edilebilmekteyken, kamu kurumlarına hizmet veren alt işverenler yalnızca sözleşmelerindeki açık hükme bağlı olarak sorumlu tutulabilmekte, bu hüküm sözleşmelerinde yer almıyor ise sorumlu tutulamamaktaydı. Bu minvalde Anayasa Mahkemesi, kamuda faaliyet gösteren alt işverenler lehine farklı bir düzenlemenin uygulanmakta olduğunu belirtmiştir.

Benzer durumda olanlar arasında bir taraf lehine getirilen farklı düzenlemenin nesnel ve makul bir temele dayanması ve ölçülü olması gerekmekte ise de İş Kanunu’nda iptal edilen düzenlemelerin amacı ve dayandığı temelle ilgili olarak İş Kanunu’nun gerekçesinde herhangi bir açıklama bulunmamaktaydı.

Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki açıklamalar ışığında, alt işverenlere karşı getirilen farklı uygulamaların nesnel ve makul bir temele dayanmadığını belirterek İş Kanunu’ndaki ilgili hükümlerin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanun Önünde Eşitlik” başlıklı 10. maddesine aykırılık teşkil ettiğine ve bu sebeple ilgili hükümlerin iptaline karar vermiştir.

Bu hükümlerin iptali neticesinde, asıl işveren konumundaki kamu kurumlarının ödedikleri kıdem tazminatlarının alt işveren konumundaki şirketlere rücu edebilmeleri, aralarındaki taşeronluk sözleşmesinde açık hüküm bulunmasa dahi, mümkün hâle gelmiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin 15 Ekim 2019 tarih ve 30919 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan, 2019/42 E., 2019/73 K. ve 19 Ağustos 2019 tarihli kararının tam metnine bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.