Anayasa Mahkemesi, başvurucular tarafından 21 Mart 2008 tarihli ÇED gerekli değildir kararının iptali istemiyle açılan davada, Aydın 2. İdare Mahkemesi tarafından kategorik bir yaklaşımla başvurucuların dava ehliyeti olmaması ve menfaatlerinin bulunmaması sebebiyle davanın reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğine hükmetti.

Mevcut olayda,

  • 22 Eylül 2014 tarihli ve 2014/6820 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile Savuca mahallesinde kurulacak Çatalbük Rüzgar Enerji Santrali (RES) Üretim Tesisinin yapımı amacıyla, başvurucuların Aydın ili Söke ilçesi Savuca mahallesinde bulunan taşınmazlarının acele kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
  • Başvurucular tarafından ilgili Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle Danıştay nezdinde dava açılmıştır. Danıştay Altıncı Dairesi, 22 Haziran 2016 tarihli kararı ile acele el koyma prosedürünün işletilmediği ve asliye hukuk mahkemesinde bedel tespiti ve tescil davası açılmaması sebebiyle dava konusu işlemin iptaline hükmetmiştir.
  • Başvurucular tarafından yapılan müracaatlar sonrasında Söke- Çatalbük RES Projesi (Proje-1) ve Çatalbük RES Projesi (Proje-2) hakkında ÇED gerekli değildir kararının verildiği öğrenilmiştir.
  • Başvurucular tarafından bölgede Ege Bölgesi’nin potansiyelinin kaldıramayacağı sayıda RES projesinin yapıldığı, proje alanına yakın taşınmazların tamamının pamuk tarlalarından ve zeytinliklerden oluştuğu ve söz konusu proje nedeniyle doğal/ekolojik ortamın zarar göreceği belirtilerek ÇED gerekli değildir kararlarının iptali istemiyle ayrı ayrı dava açılmıştır.
  • Aydın 2. İdare Mahkemesi başvurucuların taşınmazlarının RES projesi kapsamında bulunmadığı ve vatandaş veya birey olmanın tek başına idari işleme karşı dava açma ehliyetine sahip olma bakımından yeterli olmayacağı gerekçesiyle davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir. Karar, Danıştay 14. Dairesi’nin 6 Nisan 2016 tarihli kararı ile onanmıştır. Bunun üzerine, başvurucular bireysel başvuruda bulunmuşlardır.

Anayasa Mahkemesi, adil yargılanma hakkının bir kimsenin medeni hak ve yükümlülüklerinin karara bağlanmasıyla ilgili yargılamalarda da uygulanacağını belirtmiş, ancak medeni meselelerde uygulanabilmesi için ortada hukuk düzeni tarafından kişiye tanınmış veya en azından savunulabilir temeli bulunan bir hakkın bulunması gerektiğini ifade etmiştir. Anayasa Mahkemesi, somut olayda başvurucuların ilgili işlem sebebiyle başta mülkiyet hakkı olmak üzere birtakım medeni haklarının etkilendiğini tespit etmiştir.

Anayasa Mahkemesi,

  • Başvuruculara ait taşınmazların bulunduğu bölgeye çok yakın alanda yapılması planlanan RES üretim tesisi hakkında verilen ÇED gerekli değildir kararının iptali istemiyle açılan davada uyuşmazlığın esasının incelenmemesinin başvurucuların mahkemeye erişim haklarına müdahale oluşturduğunu belirtmiş,
  • Menfaat koşulunun idari işlemlere karşı iptal davası açılabilmesi için dava açma ehliyetinin unsurlarından birinin olduğu ve bu sebeple müdahalenin kanuni dayanağının mevcut olduğunu tespit etmiş,
  • Hem yargının hem idarenin sürekli ve gereksiz bir şekilde meşgul edilip işleyemez hale gelmesini engellemek düşüncesiyle davacının menfaatinin olmadığı durumlarda uyuşmazlığın esasının incelenmemesinin idari yargıya ilişkin bir usul kuralı olduğundan meşru amacın mevcut olduğunu sonucuna varmış, ve
  • Aydın 2. İdare Mahkemesi’nin kararının, davacının mülklerinin proje sahasına yakın olması veya kullanım amacı gibi öznel koşulları dikkate almaksızın bir proje sahasında mülkü olmayanların projeye karşı hiçbir şekilde dava açamayacakları yönünde kategorik yaklaşım içerdiğini belirterek projeden etkilenme potansiyeli bulunan kişilerin dava açmalarını imkansız hale getirdiğinden başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin orantısız olduğu sonucuna varmıştır.

Bu kapsamda, davanın ehliyet yönünden reddedilmesinin başvurucuların mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir. Mahkeme, başvurucuların her proje için ÇED süreci işletilmesi gerektiğine ilişkin iddiaları hakkında ise, başvuruya konu kararın Anayasa’nın 36. Maddesi kapsamında mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği sonucuna varıldığından ayrıca değerlendirilmesine gerek görmemiştir.

12 Mayıs 2020 tarihli 31125 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 5 Mart 2020 tarih, 2016/13846 başvuru numaralı Anayasa Mahkemesi kararının tam metnine bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.