Anayasa Mahkemesi hak düşürücü sürenin tespitine ilişkin olarak ilk derece mahkemesinin yaptığı hatalı değerlendirmenin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi önüne bireysel başvuru ile gelen dosyada başvurucu sigortasız çalıştırıldığı iş yerinde ödenmeyen bir kısım işçilik alacağının tahsili istemiyle alacak davası açmıştır. Söz konusu dava kapsamında alınan bilirkişi raporunda, dava dosyasında hizmet süresiyle ilgili yazılı belge veya kayıt bulunmamaması nedeniyle tanık beyanlarına göre 1 Haziran 1979 ile 1 Ocak 2017 tarihleri arasında 27 yıl 7 ay çalıştığı kabul edilerek alacak hesabı bu süre üzerinden yapılmıştır.

Yargılama sonunda ilk derece mahkemesi, başvurucunun asgari ücretle çalıştığı iş yerinin 2007 yılında kapanmasıyla iş akdinin feshedildiği ancak bir kısım işçilik alacağının ödenmediği gerekçesiyle anılan bilirkişi raporundaki hesaplama doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar vermiş ve bu karar Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.

Söz konusu kararın gerekçesinde başvurucunun iş yerinde 1 Haziran 1979 ile 31 Aralık 2006 tarihleri arasında çalıştığı belirtilmiş; iş akdini fesih tarihi ise kararın bazı bölümlerinde 31 Aralık 2006, bazı bölümlerinde ise 1 Ocak 2007 olarak gösterilmiştir.

Başvurucu, bu defa sigortasız çalıştığı sürenin tespiti için 27 Aralık 2012 tarihinde hizmet tespiti davası açarak 1979 ile 2007 yılları arasında Tekirdağ Tekel Müdürlüğünde çalıştığı hizmetlerinin tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme, 506 sayılı mülga Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79/10 hükmü gereğince sigortalılığın tespiti davasının en son hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içinde açılması gerektiği, somut davanın ise başvurucunun en son hizmetinin gerçekleştiği 31 Aralık 2006 tarihinden itibaren beş yıl sonra açıldığı gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar vermiştir. Söz konusu karar başvurucu tarafından temyiz edilmişse de Yargıtay ilamı onamıştır.

Başvurucu ilk derece mahkemesinin kararındaki en son hizmet tarihine ilişkin belirsiz ifadeler sebebiyle Anayasa’da 36. maddede düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Anayasa Mahkemesi yaptığı incelemede ilk derece mahkemesinin kararının başvurucunun yanılgıya düşmesine sebebiyet verebilecek mahiyette olduğunu ve hizmet tespiti davasının reddedilmesinin bariz takdir hatası olduğunu belirtmiştir.

Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, başvuru konusu davanın süre yönünden reddedilmesiyle başvurucunun emeklilik haklarını doğrudan ilgilendiren davadaki esasa ilişkin iddiaların görüşülmesi imkânının ortadan kalktığı, dava açma süresinin başlangıcı için esas alınacak tarih olan iş yerindeki son hizmet tarihiyle ilgili yeterli araştırma yapılmamasının başvurucunun mahkemeye erişim hakkına zarar verdiğine karar vermiştir. Bu nedenle başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

Söz konusu kararda yer alan karşı oyun gerekçesinde ise başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlal edilmediği, somut olayda uygulanan kanunun beş yıllık dava açma süresi öngördüğü ve bunun mahkemeye erişimi imkansız hale getirmediği veya aşırı zorlaştırmadığı için ölçüsüz de olmadığı savunulmuştur.

Bu linke tıklayarak Anayasa Mahkemesi kararının tam metnine ulaşabilirsiniz.